oyunculuğu şahane olan adam. fakat bi ağır roman'da gördük.
2
+
-entiri.verilen_downvote
şairdir..
2
+
-entiri.verilen_downvote
aşk, biraz aşağılanmıştır
kadın terzilerin neresinden baksam
irtifa kaybeder hücum ve şiddet
geri sayım: dört-üç-iki-bir-sıfır
patlar yükselir gider ağzım!
ağzım bana lazım
diye bağırır parmak çocuk
çocuk parklarında salıncaklar hızlanır
kaydıraklar ağlar
bir kadeh rakı dökülür üstüne ömrümün
alkolik annem geceden özür diler
neden sevgi
onca derbeder ve serseri
bir şık bıçak darbesiyle
yarar karanlığı
yürür giderim orda ileri geri
orda aşk
küçülür.. küçülür..
küçülür biter en güçlü sesiyle!
biz desek bunları deli olururuz salak oluruz gerizekalı oluruz, bu dusunur saır oluyor. erkeklerın ortak bıldıgı dıl ılgısızce demıs. bız desek anamıza bacımıza soversınız aq.
1
+
-entiri.verilen_downvote
senden vazgeçtim, vaaz geçtim, yine otoban, yine ezilmiş kediler.
avucumda kendimi ölü taşımaktan sıkıldım,
tamam kabul kendimden çok, senden az geçtim…
sonuç: kendimden rock, senden caz geçtim
1
+
-entiri.verilen_downvote
derman iskender över kimlikte ki ismidir. 5 yıl tıp bir sürede sosyoloji bölümlerinde okumuştur. bu kadar tahsilin ardından, edebiyata yönelmiştir.
3
+
-entiri.verilen_downvote
''seni babilin asma bahçelerinde astım bak bakalım dünyanın kaçıncı harikasısın !''
5
+
-entiri.verilen_downvote
arabadaydık
- "tabiatın güzelliğine bak!" dedim.
- "ağaçlardan hiçbir şey göremiyorum!" dedi.
0
+
-entiri.verilen_downvote
her bir anda parlayan sanatçı gibi ilk patladığı zamanlar buna da eşcinsel diyorlardı
0
+
-entiri.verilen_downvote
küçük iskender ( derman iskender över ) 1964 yılında istanbul'da doğdu. kabataş erkek lisesini bitirdikten sonra istanbul üniversitesi cerrahpaşa tıp fakültesi son sınıfında okulu bıraktı. ardından istanbul üniversitesi sosyoloji bölümüne girdi, 3 yıl sonra bıraktı. 1980'li yıllardan başlayarak günümüze kadar çeşitli dergilerde şiirler, eleştiriler, denemeler yazdı. ilk şiiri milliyet genç sanat dergisi'nde, iskender över ismiyle çıktı. profesyonel olarak 1985'te adam sanat dergisinde şiirleri yayımlanmaya başladı.
0
+
-entiri.verilen_downvote
''yağmura çok teşekkür ediyorum'' mehmet yıldırım'ın sesinden. ''..bu gece yalnızca bu şiire yağdı..''
Yağmura çok teşekkür ediyorum
yağmura çok teşekkür ederim
bu gece yalnızca cesedime yağdı
bana bir şey olursa diye korktum
seni birkaç saniye düşünürsem;
düşünürken üşürsem diye korktum
oturup siyah portakallar yedim
oturup korkunç kitaplar okudum
içimde bir sıkıntı gibi cinayet
içimde bir sığıntı gibi telaş
içimde felaket gibi bir merak
hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm
şimdi çocukluğumun uzağına da düştüm
daha da düşersem diye korktum
seni birkaç saniye düşünürsem;
ay kıvrılırsa diye
kan kıvranırsa diye
can sıçrarsa ölürken bir yerlere,
daha da ölürsem diye korktum
seni birkaç saniye düşünürsem;
sessem, sersem bir heceysem eğer
seni bir kelime edersem diye korktum
seni kötü bir cümlede kullanırsam
adını söylerken takılırsam, yalnış telaffuz edersem
böyle bir günah işlersem
tanrı affeder diye korktum
yağmura çok teşekkür ederim
bu gece yalnızca bu şiire yağdı
sağ ol aşkım
sağ ol kırık kolum, kesik bileğim, kırık yüzüm,
kesik geleceğim, kırık sonsuzluğum
her şeye rağmen
yağmura bulanmış, güzel bir yazdı.
1
+
-entiri.verilen_downvote
dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. bekledim. beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. evet, bilmiyordum. bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. sevişirken sözlük kullanıyordum hala. ama, seni seviyordum. ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. sana yaklaşamıyordum. yasaklanmıştın adeta. çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. küçük bir ateş. küçücük bir ateştin sen. sönmekten ürken bir ateş. bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. aşkın mecali kalmamıştı. sessizce sokuldum yanına. acıyla irkildin. gülümsedim. gülümsememe anlam veremedin elbette. kimdi bu? ne istiyordu? tanımadığın biri. hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. fuzuli bir beden, karşındaki. usulca uzandım,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
kimi geceler penceremden uzayı seyrederim. uzayın adını ben koymadım. uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar. rahatlatır beni o. bütün yağmurlar, uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm. yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar. romantizme uyum sağlamak için de değil. öyle. işin gerçeği budur. yağmurlar, bu dünyaya ait sanma. bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de. lekesiz bir yalnızlık. lekelenmeye müsait bir yalnızlık. tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken. pişmansın. pişmansın kapıp koyveremediğin için sanki. elinde olsa, avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. ‘neyim ben? ! ’ diye haykıracaksın. olmuyor tabii. olmuyor. sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. beni anlayacağın günler gelecek. beni de göreceksin. benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. korkma lütfen,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. çay pişiririz. çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. sonra da sen anlatırsın: sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. ben sıkılmam. ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. bir insan, bir insanı sıkamaz. bir insan canı isterse sıkılır. hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. endişelenmen gereksiz,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası. endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. başkalaşmaya çalışıyorum. gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş. değişmek, hiç de zor değil. yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu. evet, tıpkı bu. sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek. birlikte dansedebilmek gibi. sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi. arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi. bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki. ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi. ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal. ve ciddi. ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü. bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği. ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana. masallarla geliyorum. efsanelerle geliyorum. herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında. artniyetsizim. inan,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. aklıma yayıldın. ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: ortadaydım işte! bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. kusura bakma, kafam biraz dağınık,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. kızmamalısın. darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! gerçekten kırıyorsun beni,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
birinin peşindeyim ben; tanımsız bıraktığım birinin. sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin. düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin. yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin. onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin. onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum. bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı/ birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu. cesaretimi ondan alıyorum pervasızca ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda. bir sır gibi saklıyoruz misafirliğimizi. hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza. insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda. bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. yapacak çok işimiz var. dövüşecek çok düşmanımız var. kucaklayacak çok arkadaşımız var. bizim sebebimiz bu. bizim fazlalığımız bu. belki de iksirimiz. kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende, fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız. yalan söylemiyorum
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlayı aşırılıkta aramayan, ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı. “rüzgara dur, yağmura yağma, mevsime değiş” demeyi; doğru, hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba. bütün günahlar da buradan kaynaklanıyor adeta. hırslarımızın, çekincelerimizin odağı burası. kazanmaktan çok, kaybetmeyi göze alabiliyoruz. çikolata bile kurtlanabilir. dondurma erir. çiçek solar. galiba önemli olan, onları yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç ölüme kaç doğuma şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek, ifade edebilmek kadar, ifadeyi unutmamaktır da.
şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! . hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. hangimiz daha özveriliydik; bunun da.. umarım mutlu olursun. bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! . yüzüme öyle bakma nefretle,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
benden uzaklaştıkça, bana ait olandan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, herşeye yeniden başlayabileceğini sanıyorsun. kimbilir, doğrudur belki de! . adımın yaşamadığı, adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten? romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin esrarı büyüleyici! romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve hırslı!
ben seninle birlikte yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu çünkü. maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması, donanımımızla ilişkiliydi. ynni, sen ne kadar sevecensen, ben ne kadar yıpratıcıysam.. o da o kadar mükemmeldi. özveri denebilir buna. evet, buna özveri demek beni mutlu ediyor. insan, özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını kaybediyor. bu kaybedişteki kaosun ritmiyle çekiliyorum sana. sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben, çekilirken sana içimdeki alelade metal parçalarıyla, kan şekerim düşüyor, ağzım düşüyor, ellerim.. en çok da ellerim düşüyor! . sakın ha üstüne alınma,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
ben seni kırmak için yaratılmadım. uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum? seni kaybettim. bunu biliyorum. seni kaybettiğimi sen çekip gitmeden önce de biliyordum. ortadaydı. bedel ve kefalet ortadaydı.. senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü? ! sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu: kuşkusuz. hala da saygıyla ağlıyorum. büyük bir tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
elbette kızıyorsun bana; belki en çok da bu zayıflığıma kızıyorsun: tedirginliğime, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermem, anlamlarını anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli sürekli içmeme, kelimlerin kifayetsiz olma durumuna, vesaireye vesaireye.. inadıma öfkeleniyorsun. seni bırakmama, seni özgürlüğüne salmama hiddetleniyorsun. bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi! peki anahtar nerede sevgilim? ! peki anahtarın üzerindeki yivler kimin eseri? ! dur, dur, bağırma,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
bunlar da geçecek şüphesiz. seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki.. bir küsme, bir burulma biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki.. yaralandım. bütün noktalarımdaki nöbetçiler de yaralandı. çığrından çıkmış bir ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım. bir gerçek aramıyorum felakete. bir bahne göremiyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde. ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri. ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak.. eğer hissediyorsan,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. dokunamadım sana. parmakuçlarım neşterdi çünkü. kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,
bir nedeni yok. yalnızca öptüm.
0
+
-entiri.verilen_downvote
bir delinin ot defteri - anahtar baba.
okumayan varsa tavsiye ederim. şiir dışında denemelerinin de çok güzel bir dil ağırlığı çok güzel bir anlatımı olduğunu belirtmek isterim.
0
+
-entiri.verilen_downvote
bende kaç kitabı olduğunu bilmiyorum ama en az yedi, sekiz tane var.
okuduğum kitapları arasında tekrar tekrar açıp okuduğum kitabı ise periler ölürken özür diler adlı kitabı. i̇çinde muazzam şiirler var. her seferinde farklı anlamlar ve duygular çıkarılan cinsten bir kitap. şiddetle tavsiye ediyorum. pişman olmazsınız.
ayriyeten sağda solda karşınıza çıkan serserilik akan cümlelerin hepsi zannedildiği gibi k. i̇skender'e ait değil. bazen karşıma çıkıyorlar "ha siktir oradan bunu bildiğim k. i̇skender yazmaz" deyip geçiyorum.
velhasıl okuduğunuz şiirlerin bir erkek tarafından erkeğe yazılmış olmasını umursamıyorsanız ve günümüz şiirini takip etmek istiyorsanız diğer şairlere nazaran fabrika gibi kitap çıkaran bu adamı kaçırmayın derim.
0
+
-entiri.verilen_downvote
büyük i̇skender in küçük kardeşi
bakkala ekmek almaya hep o gidiyor yazık
''kadınlar konuştukça, erkekler sustukça unutur.''
''öpmek, karanlık bir sokakta bıçaklanmaya benzer.''
''uyurken seni izlemek vardı şimdi. kokunda sarhoş olmak. seni uyandırmak için can atmak ama kıyamamak.''
1
+
-entiri.verilen_downvote
bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. aklıma yayıldın. ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: ortadaydım işte! bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. kusura bakma, kafam biraz dağınık,
bir nedeni yok, yalnızca öptüm
"ağır roman" filminde oynamıştır. ibne tamirci çırağı rolünü başarıyla oynadı. gerçek hayatta da eşcinselmiş galiba. yanlışım varsa düzeltin. eyv
5
+
-entiri.verilen_downvote
"sana, sana diye başlayan şiirlerden birinden sesleniyorum...
seni seviyorum demek bu kadar basite alınmışken hazır, bende kek yaptım.
evet fırsatçı sevgilim demen gibi hoş değildi, güvenemiyorum demen
ama ben yine küçükken oynadığım çubuklarıma göz attım
susmak, oyun oynamaktan daha zordu, kaçındım.
sana, sana diye başlayan şiirlerden birinden bakıyorum...
dişlerin çürümüyor, dudakların hep güzel, saçın boyada olsa idare eder
zaten kadavra aşkları yaşatmaya çalışmıştık, ben dürüstçe soluyordum, sende neşter.
ben umursamazca ağlarken içimde,
sen üç nokta bir okulundan mezun olmuşcasına coşkulu,
tersten bakmak tersliğin iki uzvu.
sana, sana diye başlayan şiirlerden birinden kızıyorum...
serin kumlardan, kızgın denizlere atlamak gibidir
idealist yaklaşımlarla sosyopat bakmak aşklara, anlamadın,
zaten benim ki musalla taşına ağlayan bir çocuğun kalbinden akan umuttu.
yanaklardan özgürlük aksın diye şakaklara dayanır mı ki silah, dayamadım,
isteklerimi keşke müsvette bir kağıda yazmasaydım.
gördün mü yine kızamadım....
sana, sana diye başlayan şiirlerden birinden itiraf ediyorum...
ben yavaş yavaş sokarken silahı ağzıma, tetik yumuşuyor, okşuyorsun.
yapma bileklerimi bile yanlış dikiyorsun.
evet seni seviyorum diye bitmeyecek
ve evet yastığımda tek bir çapak bile yok sana adanan.
sana, sana diye başlayan şiirlerden birinden ağlıyorum...
acizim işte kabul ediyorum, hıçkıra hıçkıra ağlarken
esrar gibi çekiyorum burnumu.
yanağımı siler misin? biraz kan kalmış.
seni öpmek, bir sigaradan nefes çekmek gibi bu son gecede, tuzlu
bir sigarayı basmaksa gözlere, sen olmayan bir cümle kurmak gibi, biliyorum
bu aşkta biraz ayrılık kalmış.
bize kalan tek renk kırmızıyken, mavi bir oğlumuz olsun isterdin, neyse
bırak annenin okuttuğu dualar avuçlarında dursun
ve sus, lütfen, içimde biraz umut kalmış.
bir rüya için ağıt yaktım, bak uçuşuyor hala külleri... yeter,
okşadığın tetiğe bas artık bende biraz can kalmış...
sana, sana diye başlayan şiirlerden birinden kayboldum.
sana ölüyorum
böyle kanar bir olmaz’ın analistliği, böyle susar kalırsın tek sözcük suçluyorsa içinde saklandığı cümleyi
sevmek, tanriyi tanimamazliktan gelmekti̇r..."
0
+
-entiri.verilen_downvote
(bkz: de gülüm)
de gülüm! de ki: ela bir günde geleceğim
i̇stanbul darmadağın olacak, saçlarım
darmadağın. hepsi, darmadağın!
üzülme gülüm! toparlanacağız, birlikte,
ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm
hem de çelikten toprağını dele dele hayatin! de gülüm! de ki: bitmiştir umut, bitmiştir
sevgi, bitmiştir güven!
güven bana gülüm!
sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır
hasretten-hakikaten-ten değiştiren yüzüm! göreceksin gülüm! bekle!
hırslarımız, acılarımız gitgide ihanetlere
hainlere, ezilmelere alışacak..
göreceksin-sevinçten ağlayacaksın gülüm-ki
iste o vakit bana-doğrudur! -
sair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak!
bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,
sokaklar var, kediler! inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!
ölüm inananlar için sessizce
kara kaplı kitaplardan çıkartılacak..
göreceksin gülüm! bekle! göreceksin!
artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!
0
+
-entiri.verilen_downvote
yağmura çok teşekkür ederim
bu gece yalnızca cesedime yağdı
bana bir şey olursa diye korktum
seni birkaç saniye düşünürsem;
düşünürken üşürsem diye korktum
oturup siyah portakallar yedim
oturup korkunç kitaplar okudum
içimde bir sıkıntı gibi cinayet
içimde bir sığıntı gibi telaş
içimde felaket gibi bir merak
hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm
şimdi çocukluğumun da uzağına düştüm
daha da düşersem diye korktum
seni birkaç saniye düşünürsem;
ay kıvrılırsa diye
kan kıvrılırsa diye
can sıçrarsa diye ölürken bir yerlere,
daha da ölürsem diye korktum
seni birkaç saniye düşünürsem;
sessem, sersem bir heceysem eğer
seni bir kelime edersem diye korktum
seni kötü bir cümlede kullanırsam
adını söylerken takılırsam, yanlış telaffuz edersem
böyle bir günah işlersem
tanrı affeder diye korktum
yağmura çok teşekkür ederim
bu gece yalnızca bu şiire yağdı
saol aşkım
saol kırık kolum, kesik bileğim, kırık yüzüm,
kesik geleceğim, kırık sonsuzluğum
her şeye rağmen
yağmura bulanmış, güzel bir yazdı
bu şiirinin üzerine ne diyebilirim ki. her defasında gözüm dolu dolu okuyorum.
2
+
-entiri.verilen_downvote
sözlükte paylaştığımı hatırladığım şiirleri:
(#1473961)(#1270234)(#1763353)(#2168239)
i̇yi şairdi ama ölüşü içimde hiçbir şey hissettirmedi. oysa ki seviyordum ya da öyle sanıyordum. bu da bizim ayıbımız olsun.
yalnız şundan eminim, bugün cemal süreya ne kadar büyük bir şair olarak anlıyorsa yarın k. i̇skender ondan da büyük görülecek.
bazı şairlerin şiir sayısı kadar kitabı var
(bkz: ah muhsin ünlü)
ve her kitabında sizi esir edecek en az 10-15 şiir bulursunuz. bu bir şair için çok iyi bir rakam.
bence alınmaması gereken tek kitabı the godjrdır. okumadıklarım hariç.
2
+
-entiri.verilen_downvote
bir tek sana tembih ettim saadeti
hiçbir şey hatıra değil aslında
kaynayan sular gibi bakardın ya bana
donan sular gibi gülerdin ya
bütün büyük sular korkutuyor şimdi beni
bir tek sana tembih ettim saadeti
hiçbir şey ihanet değil aslında
kararan havalar gibi dokunurdun ya bana
bozan havalar gibi sevişirdin ya
bütün güzel havalar ağlatıyor şimdi beni
son bir yıldır hep aynı şiirini okuyordum içimden...
yıkıldım duyunca öyle derin severim.
çok erken gitti.son şairlerdendi.
1
+
-entiri.verilen_downvote
bugün ölüm yıl dönümü olan şair, ruhu şad olsun.
"bir tek sana tembih ettim saadeti
hiçbir şey hatıra değil aslında
kaynayan sular gibi bakardın ya bana
donan sular gibi gülerdin ya
bütün büyük sular korkutuyor şimdi beni"
0
+
-entiri.verilen_downvote
seviyorum işte ne yapayım
kavuşmak yalnızca varsayım, zayıf ihtimal
özlem hararetli bir esin, kırık bir hayal
ama zulmeden, kahreden o mavi sesin
'acı çekeceksin, yok olacaksın' diyor hâlâ
ve isyan ediyorum allaha
olmalısın, diye haykırıyorum
evet, evet, ordasın
hatta bir cübben
cübbenin de kürklü yakaları var!
ve ben, ölünce yapışacağım o yakalara
yanıt ver, diye bağıracağım, yanıt ver
neden neden neden neden neden neden
beni bütün şeytanlar alkışlayacak
dünyalardan güzelidir şairliği,evren kadar sonsuzdur gönlü.melekleri şanslı kıldı giderek.
canım şair.
0
+
-entiri.verilen_downvote
2008 de tanıdıgım bir adam cok etkilemişti beni o gün bügündür sıkı hayranıyım Derman abimizin.Öldügünde bütün cevremkilerin başın sağolsun mesaji atacak kadar.Işıklar içinde uyusun üstad.
2
+
-entiri.verilen_downvote
İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. Kızmamalısın. Darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. Sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. Bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. Aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? Neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! Ilımlılık mı kurtaracak insanlığı?
Alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? Demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. Senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller.
Dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir.
Beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir.
Bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? !
Gerçekten kırıyorsun beni.
Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.
1
+
-entiri.verilen_downvote
tam unuttum derken.bir şey olur..
bir şarkı çalar.biri o'nun gibi güler.
biri parfümünü sıkıp o'nun gibi kokar.
insanın tüm unuttuğu boşa gider.
Bir Türkiye şiiri vardır ki farklı fikirlerde olduğum meseleleri olsa da ülkenin yaşattığı duyguların aynı olduğunu söyleyebilirim;
--- spoiler ---
Oğlanlardan ve alkolden vaktim arrtıkça seni düşü-
nüyorum Türkiye, inan doğru bu kere yanılsamam
ve ruhumun yavşak zıpırlığı, hiç değilse ayık
dolaşamayacak kadar dürüstüm,
Türkiye, Tarkan öleli çok oldu, artık onu unut; bu-
nadı kurt. Playboy'a annemin çıplak resimlerini
satarak Beyaz Saray'a sırnaşmayı düşlüyorum
spermi biraz fazla kaçırdığımda,
Beş parasız paraladığım sokaklarında embesillerini
ve taşak kalpli aydınlarının sidik yarışlarını
görüp bol bol osuruyorum, başbakanı dinlerken
televizyon karşısında ekrana ekmek teknemi aç-
mak ya da esrar içmek, geğirmek en büyük mutlu-
luk bana verdiğin,
Otuz bir çekmediğim gecelerde düşler kuruyorum se-
nin hakkında, hür hülyalarımda sana zerre kadar
yer vermiyorum ama, maalesef ayakta kalıyorsun,
Sosyal demokrat idiotlarını, orospu tavukların
uğrak yeri sanat galerilerini, festival sar-
kaçlarını, ölüsevici kültürünün uyanık tez-
gâhtarlarını ve tezgâhın altında neler dön-
düğünü farkedecek kadar sosyalistim,
Hapsine düşmedim henüz, o yüzden tam solcu sa-
yılmam köle pazarı piyasanda, kıçına cop
girdiği için şair olanlardan da değilim; eli
kulağındadır tımarhanelerinden birinde tes-
cilli manyak olmamın ve koynuna girmediğim-
den dorukta sıçanların, o yüzden ibneliğim
de test edilip onaylanmadı,
Uyuşukluklarıyla iktidara peşkeş çekip çaktır-
madan, sonnet'leriyle, balad'larıyla köçek-
leşen, raconları kıyak geçme üzerine kurulu
mason-ulema tayfanı da tanırım, sen de bilir-
sin ki havlayan it ısırmaz Türkiye, bak, biz-
bizeyiz, çekinme, şu azınlıkları ne zaman ke-
sip kızartacağız, çok acıktım Türkiye,
Nâzım'ını severim, buna kızabilirsin, ama bazı
-ne demekse- naif şairlerinin, devlet sanat-
çısı olmasına ve adının iktidar şakşakçısı
starlarla bir anılmasına dair çabalarına izin
verdiğinden, sana korkunç müteşekkirim, inti-
harımı hızlandırıyorsun böylelikle, böylelik-
le artıyor kirim ve seninle kirimiz, ne gam?
iyi akşamlar. Persil Supra.
Mustafa Suphi, artık hamsi mi Türkiye, dikkat et,
balıkları örgütlemesin,
Allah'a inanmıyorum, Osmanlı'yım velhasıl, akın
edip Avrupa'ya, toplayıp getiremesem de cil-
lop gibi veletleri, n'apalım, buradaki lüm-
pen teen-ager'larla idare ediyorum,
Türkiye, ayıptır sorması ne zaman akıllanacağız;
Türkiye, Kıbrıs'ın yakasını ne zaman bıraka-
cağız ve ne zaman yaraşır olacağız binlerce
devrim şehidimize,
Türkiye, hiç terbiye edinemedim, yeteneğim bu ka-
dar; çük kadarken okudum Sabahattin Ali'yi,
Kafka'yı, Dostoyevski'yi, London'ı; Kapital'e
başlayışım babamla aramızda çıkan küçük bir
harçlık sorununa dayanır,
IQ'larımızın düşük olduğunu sanmıyorum, peki
bir eşek şakası mı bu; köy enstitüleri,
halk eğitimler, halkevleri ne ayak; Behice
Boran, iyi ki unutuldu; iyi oldu, eline
sağlık Türkiye,
Hasbelkader bir önerim var: CIA, Eurovision'u
kazanmamızı, AET'na girmemizi sağlayamaz
mı acaba, şüphesiz, eh benimki de salaklık,
haklısın Türkiye,
Bizi milletçe sevmeyenlere ayar oluyorum; ağız-
larını burunlarını kırarak onlara medeniyet
öğretmek istiyorum Türkiye,
Ben, sex-shop'ların, komünist partinin, müslü-
man demokrat partinin, rock partinin,
çeşit çeşit gay barların açılmasını, askerliğin
kaldırılmasını istiyorum Türkiye; bu top-
raklarda Nobel, Oscar, LSD, özgürlük ve sik
anıtları görmek istiyorum: kişi başına düşen
milli gelirden bana ait payı iade ediyorum
bütün bu harcalamalar adına sana; hapishane-
ler, hayvanat bahçeleri, kamplar, tımarhane-
ler boşaltılsın derhal; ben bütün kentlerin-
den barışla, erdemle, insanlık haklarımla ke-
yiften gebere gebere, ıslık çalarak dolaşan
bir seyyah olmak istiyorum; Mandela kötü a-
dam, döv onu Türkiye,
Uzak Asya'dan gelip Akdeniz'e bir kısrak ba-
şı gibi uzanan bu memleket... sizin! afiyet
olsun efendiler' demekten bıktım, bıktık,
anlıyor musun, orada mısın Türkiye,
Ama yine de memnun olmuyorsan bu tavırdan ve
kızıyorsan ve sinirleniyorsan, olsun, biz
yine geliriz; yine yazar, söyleriz; ölürüz;
biz yine gideriz; sen, rahatını bozma o za-
man, güzel bir çocuk gibi bu şık dünya ya-
tağında, böyle masum böyle mazlum uyu Tür-
kiye,
--- spoiler` ---